Özel BEYMER TIP MERKEZİ


http://www.beymertip.com/

Pazartesi

EPİLEPSİ (SARA HASTALIĞI) NEDİR

Epilepsi nedir?
Halk arasında "sara" olarak da bilinir. Epilepsi nöbeti, kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır. Bir grup beyin hücrelerinin aniden başlayan, geçici, anormal elektrik deşarjları (boşalımları) sonucu ortaya çıkan bir klinik durumdur.
Epilepsi hastalığı ise,birden fazla ortaya çıkan, tekrarlayan epileptik nöbetleri tanımlar. Epileptik nöbetler gündüz, gece veya hem gece hem de gündüz ortaya çıkabilir.
Epilepsi Hastalığının sıklığı nedir ve kimlerde görülür?
Epilepsi hastalığı, erkek ve kadınlarda ırk ayrımı olmaksızın eşit olarak görülmektedir. Epilepsi hastalığı, dünya nüfusunun yaklaşık %1'ini etkiler. Her yıl, 100.000 kişinin yaklaşık 45’ine epilepsi hastalığı tanısı konulmaktadır. Epilepsi nöbetleri herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir ama sıklıkla gençler ile ileri yaştakiler etkilenir.
Ayrıca, bilinmesi gereken önemli bir nokta şudur ki; toplumdaki her 20 kişiden biri, hayatının herhangi bir döneminde, bir defaya mahsus olmak üzere epileptik nöbet geçirebilir ve bu nöbet bir daha hiç tekrarlamayabilir. Bu yüzdendir ki, ‘’epilepsi hastalığı’’ tekrarlayan epileptik nöbetleri tanımlar.

Epilepsiye neden olan faktörler nelerdir?
Epileptik nöbetlerin kaynağı beyindir. Dolayısıyla, beynimizin düzenli çalışmasını etkileyecek herhangi bir durum, epileptik nöbetlere neden olabilir.
Ancak epilepsi hastalığı tanısı almış bireylerin yaklaşık yarısında, herhangi bir neden tespit edilemeyebilir.
Genetik gelişimsel anormallikler, anne karnında iken maruz kalınan enfeksiyonlar, toksik maddeler, beyin hücrelerinin daha ilk başlarda gelişmesini etkileyip, doğumdan sonra epilepsi hastalığının ortaya çıkmasına neden olabilir. Doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması, doğumdan sonra geçirilen beyin enfeksiyonları (menenjit, ensefalit), kafa travmaları, zehirlenmeler (ağır metaller, karbon monoksit vb.), beyin tümörleri, inme (beyin kanamaları ya da beyin damar tıkanıklıkları) bazı ilaçlar, aşırı alkol tüketimi, metabolik bozukluklar epileptik nöbetlere yol açabilir.
Epileptik nöbetlerin tipleri nelerdir?
Epileptik nöbetler, genellikle beynin etkilendiği bölgenin ismi ile ya da ortaya çıkardıkları klinik tablolara göre adlandırılırlar.
Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur: Bunlar parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler) ve jeneralize (beynin genelini etkileyen nöbetler) nöbetlerdir.
Nöbet tipinin bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü muhtemelen bu hangi epilepsi ilacının daha etkili olacağı konusunda yol göstericidir.
Parsiyel nöbetler vücudun belirli bir bölgesini tutar.

Örneğin bir ayakta ya da kolda kasılmalar, kol veya bacakta uyuşma-karıncalanma, yanma ve nadiren ağrı gibi kısa süren belirtiler, deride renk değişiklikleri (kızarma-solma), kan basıncı değişiklikleri, ani korku, daha önce olmamış bir olayı olmuş gibi (deja-vu) ya da daha önceden olan bir olayı olmamış gibi (jamais-vu) hissetme, hoş olmayan koku veya tat hissetme, mideden yukarı doğru yükselen, tarifi güç, hoş olmayan bir his, başın bir yöne doğru çekilmesi, kolun yukarı kalkması, yalama, yutkunma, ağız şapırdatma gibi hareketler, elbisenin düğmeleri ile oynama, elbiseyi çekiştirme,sadece bilinç bulanıklığının eşlik ettiği bir çok çeşit parsiyel epileptik nöbetler oluşabilir.
Jeneralize nöbetlerde bilinç kaybı ile birlikte ani olarak dalma, tüm vücutta kasılma ve atımlar, sıçramalar oluşabilir. Hastalarda, bu nöbet sırasında ağızdan köpük gelmesi, dilini ısırma, hastada idrar ve/veya gaita kaçırması gözlenebilir.
Epileptik nöbetleri neler tetikleyebilir ?
Kullanılan epilepsi ilaçlarının atlanması, uykusuzluk, uyku düzensizliği, düzensiz beslenme, öğün atlama, kan şekerindeki düzensizlikler, aşırı alkol tüketimi, uyuşturucu ya da uyarıcı madde kullanımı, tekrarlayan çok parlak ve şiddetli ışık uyaranları (disko ışıkları, video oyunları gibi), enfeksiyonlar ve ateş yüksekliği sıklıkla nöbetleri tetiklediği bilinen faktörlerdir.
Epilepsi tanısı nasıl konulur?
Epilepsi tanısını koyduran tek başına bir test yoktur.
Epilepsi tanısı konulurken, hastanın nöbetlerini gören bir kişiden alınacak bilgiler çok değerlidir. Bu yüzden, hastanın nöbetine şahit olan kişinin alacağı notlar, mümkünse kaydedeceği video kaydı (günümüzde cep telefonu ile kolayca çekim yapılabilmekte ve nöbetlerle ilgili değerli bilgilere ulaşılabilmektedir) tanıya oldukça yardımcı olacaktır.

Epilepsi tanısında başvurulan ilk tetkik yöntemi, hastanın saçlı derisine elektrotlar yerleştirilmek suretiyle yapılan, beynin elektriksel aktivitesinin kaydedildiği Elektroensefalografi (EEG)’dir. EEG tetkikinin amacı, beyinde epileptik nöbete neden olabilecek anormal deşarjların tespit edilebilmesidir. Ancak EEG tetkiki kısa süreli (yaklaşık 20 dakika süren bir tetkiktir) ve hastanın beyninin o zaman dilimi içerisindeki aktivitesinin kaydedildiği bir tetkik olduğu için çekim sırasında herhangi bir anormallik ortaya çıkmayabilir.
Bu nedenle tanıya yardımcı olmak amacıyla EEG çekimleri belli aralıklarla tekrarlanacağı gibi; hasta, doktor tarafından belirtilen süre boyunca uykusuz kaldıktan sonra çekilen EEG ya da uyku esnasında çekilen EEG ile tanı koyma şansını artırmak mümkündür. Epilepsi tanısında altın standart yöntem, EEG video monitörizasyondur. Bu yöntem ile kişinin beynin elektriksel aktivitesi kaydedilmesi esnada video çekimi de yapılmaktadır. Çekim süresi nöbet gözlenene kadar uzatılabilir. Bu süre içerisinde günlük aktivitelerine devam edebilir. Herhangi bir nöbet durumunda, beyin dalgaları ile eşzamanlı kaydedilen nöbetin görüntüleri karşılaştırılarak, kişinin bayılmasının epilepsi olup olmadığı, epilepsi ise hangi tip epilepsi olduğu tanısı konulmuş olur.
Epilepsi tanısının konulmasında kullanılan görüntüleme yöntemleri (Bilgisayarlı Beyin Tomografisi, Beyin manyetik Rezonans Görüntüleme –Beyin MR), altta yatan herhangi bir yapısal bozukluğun tespiti için önemlidir.
Epilepsi nasıl tedavi edilir?
Epilepsi tedavisinde ilaç tedavisi ve bazı seçilmiş hastalarda cerrahi tedaviler kullanılmaktadır. Günümüzde birçok epilepsi ilacı mevcuttur. Ancak şu bilinmelidir ki en yeni ilaç en iyi ilaç değildir. Hastanın yaşı, diğer hastalıkları, nöbetinin tipine göre seçilmiş ve nöbetini durduran ilaç hasta için en uygun ve en iyi ilaçtır.
Epilepsi hastalarının %70-75’inde sadece tek bir ilaç ile nöbetler kontrol altına alınabilmektedir. Bazı durumlarda ikinci, hatta üçüncü bir ilacın tedaviye eklenmesi gerekebilir.
Eğer ilaç tedavisi altında iken nöbetler birkaç yıl (hastanın durumuna göre 2-4 yıl gibi) hiç görülmezse, doktor kontrolünde uygun olduğu düşünülen hastalarda ilacın azaltılıp kesilmesi denenebilir.
Bazı hastaların ise uzun süreli veya ömür boyu epilepsi ilaçlarını kullanmaları gerekebilir. Hastalar ilacını almayı asla aksatmamalıdır. İlacın herhangi bir yan etkisini hissettiğinde ise ilacını kesmeden önce mutlaka doktoruna başvurmalıdır. Çünkü epilepsi tedavisinde kulanılan ilaçların ani kesilmesi, ağır veya durdurulamayan nöbetlere neden olabilir.
Epilepsi tedavisinde kulanılan ilaçlar bazı ilaçlarla etkileşebildiği için, başka bir nedenden dolayı bir ilaca başlanması durumunda hastanın doktoruna başvurarak bu ilaçların epilepsi ilaçları ile etkileşip etkileşmeyeceği sorulmalıdır.
Epilepsi tanısı olan bir bayanın gebelik düşünmesi durumunda gebe kalmadan önce ilaç tedavisinin yeniden düzenlenmesi için mutlaka Nöroloji uzmanına başvurmaları gerekir
Cerrahi yöntemler ise seçilmiş hasta gruplarında uygulanır. Epilepsi cerrahisi genellikle ilaca dirençli nöbetleri olan hasta grubunda uygulanmaktadır. Cerrahi planlaması video-EEG yöntemi ile ayrıntılı izlem, beyin görüntülemeleri ile planlamalar sonrası uygun bulunan hastalarda uygulanır.

Epilepsi hastaları nelere dikkat etmelidir ?
Epilepsi hastalarının her zaman yakınlarında olan kişilere hastalıkları ile ilgili bilgi vermesi ve acil bir durumda yapılacaklar ile ilgili bilgilendirmesi uygun olacaktır.
Bir epilepsi hastası doktorunun önerdiği ilaçları düzenli kullanması nöbetlerin önlenmesi için çok önemlidir. Nöbetleri tetiklediği bilinen uykusuzluk, açlık gibi durumlardan mutlaka kaçınmalıdırlar.Alkol alınan ilaçların etkisini azaltabileceğinden, yoğun alkol alımından kaçınılmalıdır.Havuza, denize girerken mutlaka yanlarında biri olmasını önermekteyiz.Sık nöbet geçiren hastaların trafikte bir kaza nedeniyle kendilerine ve başkalarına zarar vermemeleri için bu dönemlerde araba kullanmamaları önemlidir.
Bir epilepsi hastası burda belirttiğimiz basit ama önemli öneriler ve uyarılara uyduğu takdirde hayatını diğer insanlardan farksız şekilde sürdürebilir. Nöbet geçirme durumunda risk oluşturabilecek yükseklik veya dalma, suyla ilgili meslekler ve sporlar dışında sporla uğraşabilir , meslek ve okul hayatını rahatlıkla sürdürebilir. Epilepsi hastaları çocuk sahibi olabilirler. Ancak mutlaka gebelik planından önce doktorları ile görüşmeli ve yakın takiplerine devam etmelidirler.
Epilepsi nöbeti geçiren bir kişiye nasıl müdahale edilmelidir ?
Öncelikle sakin olmak hastaya yapılacak en önemli yardımdır.
Özellikle büyük nöbetler sırasında hastanın ağzından gelen köpük ve sekresyonların hastanın boğazına kaçmasını engellemek ve rahat nefes almasını sağlamak için hastayı yan yatırılmalıdır.

Hastanın nöbet sırasında kendini yaralamasını ve başını çarpmasını engellemek için başı ve gövdesi desteklenmeli mümkünse yumuşak bir yerde yan yatırılmalıdır.
Çenede kilitlenme olması durumunda, kaşık, tahta bir cisim veya elle hastanın ağzının açılmaya çalışılması doğru değildir. Bu hem müdahaleyi yapan kişinin hem de hastanın yaralanmasına neden olabilir, bu sırada kırılan bir diş veya oluşan bir kanama nefes almayı daha da güçleştirebilir.
Nöbet sırasında çabuk uyanması için hastanın yüzüne su atmak, soğan koklatmak, tokat atmak uygun davranışlar değildir. Nöbet beyindeki elektriksel aktivite nedeniyle olduğu için bu aktivitenin sonlanması ile nöbet bitecektir. Hastanın yüzüne su atmak vb. müdahaleler ile nöbet sonlanmaz.
Genelde nöbetler 1-3 dk içinde sonlanırlar. Ancak 5 dk üzerinde devam eden nöbetlerde hastanın hızlıca bir sağlık kuruluşuna ulaştırılması ve ulaştırılırken de burada belirttiğimiz müdahalelere dikkat ederek izlenmesi önemlidir.

KAYNAK:......alıntı
Bu sitede yer alan bilgiler sadece genel bir bilgilendirme amaçlıdır. Herhangi bir teşhis koyma veya tedavi etme amacı bulunmamaktadır.

Salı

Multipl Skleroz (MS) Hastalığı 1. MULTİPL SKLEROZ NEDİR?

Multipl Skleroz (MS) Hastalığı . MULTİPL SKLEROZ NEDİR?
Multipl Skleroz (MS) iki önemli bölümden, beyin ve omurilikten oluşan merkezi sinir sistemine ait bir hastalıktır. Merkezi sinir sisteminde sinir liflerini çevreleyen ve koruyan miyelin isimli yağlı bir doku vardır ve bu doku sinir liflerinin elektrik uyarılarını iletmelerine yardımcı olur. MS’de miyelin skleroz adı verilen nedbeler bırakarak birçok bölgede yok olur. 1Hasar gören bu bölgeler plaklar veya lezyonlar olarak da bilinir. Miyelin sadece sinir liflerini korumakla kalmayıp, görevlerini yerine getirmelerini de sağlar. Miyelin yok olduğunda veya hasar gördüğünde, sinirlerin beyine giden veya beyinden gelen elektrik uyarılarını iletebilme kapasiteleri kesintiye uğrar ve bu durum çeşitli MS belirtilerini (semptomlarını) ortaya çıkarır.
MS bulaşıcı değildir. Aile hiç kimse hastadan bu hastalığı kapmaz.






Miyelin kılıfın hasar gördüğü yerlerde sertleşmiş dokular (skleroz) yer almaktadır. Bu sertleşmiş alana da plak denir. Bu plaklar, sinir sistemi içinde pek çok yerde oluşabilir ve sinirler boyunca mesajların iletilmesini engelleyebilir. Miyelin Kılıf Hasarı




Miyelinin parçalanması ve yerini sertleşmiş plakların alması impulsların geçişini saptırır ya da tümden bloke eder.
Bunun sonucunda hareketlerde aksama, beyinden kaslara giden komutlara tepki verememe durumu ortaya çıkar

.2. BU HASTALIĞIN NEDENLERİ NELERDİR?


MS’in kesin nedeni bilinmese de, birçok araştırmacı miyelin hasarının vücudun immün sisteminin (bağışıklık sisteminin) anormal bir yanıtından kaynaklandığına inanır. Normal koşullarda, immün sistem virüsler veya bakteriler gibi yabancı “istilacılara” karşı vücudu korur. Otoimmün hastalıklarda vücut istemeyerek kendi dokularına saldırır.
MS’de ise, saldırılan madde miyelindir.
Bilim adamları miyeline saldırması için immün sistemi tetikleyenin ne olduğunu henüz bilmiyor. Birçoğu çok sayıda faktörün devreye girdiğini düşünüyor.

3. MS BELİRTİLERİ (SEMPTOMLARI) NELERDİR?
Belirtiler merkezi sinir sisteminin hangi bölgelerinin etkilendiğine bağlı olarak ortaya çıkar. Herkes aynı şekilde etkilenmez. Belirtiler sadece kişiden kişiye değişiklik göstermekle kalmayıp, aynı kişide zaman içinde de değişiklik gösterebilir. Bu belirtiler ciddiyet ve süre açısından da çeşitlilik gösterir.
MS’i olan bir kişi genellikle birden fazla belirti yaşar ancak bu belirtilerin hepsi herkeste görülmez.
Belirtiler, halsizlik, karıncalanma, hissizlik veya duyu zayıflaması, koordinasyon zayıflığı, yorgunluk, denge problemleri, görme bozuklukları, istemsiz hızlı göz hareketi (nistagmus da denir), titremeler, spastisite veya kas sertleşmesi, bozuk konuşma, bağırsak veya mesane problemleri, yalpalayarak yürüme (ataksi), cinsel işlev sorunları, ısıya hassasiyet ve kısa süreli bellek sorunları, hüküm veya muhakeme problemlerinden (kognitif problemler) oluşur. Ciddi durumlarda MS kısmi veya tam felce neden olabilir.
MS’i olan kişilerin çoğunda bu belirtilerin tamamı görülmez.

4. MS TANISI NASIL KONMAKTADIR?
Tek başına hiçbir test MS tanısı koyamadığı için çeşitli test ve yöntemlere gerek duyulur. Bu testler şunlar olabilir;
* Doktorun geçmiş belirti ve bulguların varlığını araştıracağı tıbbi öykü.
* Ayrıntılı bir nörolojik muayene.
* Beyin ve omuriliğin kesin ve oldukça detaylı görüntülerini veren ve görece yeni bir görüntüleme biçimi olan MRI (manyetik rezonans görüntüleme).
* “Uyarılmış potansiyeller” adı verilen ve merkezi sinir sisteminin belli bir uyarıya verdiği yanıtı ölçen çalışmalar.
Daha az kullanılan ancak tanının olağandan daha zor olduğu durumlarda faydalı olan diğer bir inceleme de:
* Spinal kanalı çevreleyen sıvının (serebrospinal sıvı veya SSS) bileşimini araştıran beyin omurilik sıvısı incelemesi.

5. İKİNCİ GÖRÜŞLERİ - TANIYI DOĞRULAMAK İÇİN - ALMAK İYİ BİR FİKİR Mİ?
Hasta sadece bir doktorla görüştüyse, hiç kuşkusuz ikinci bir görüş almak mantıklı olur. Tanıyı doğrulatma  ilk doktorunuzu aşağılamaz veya üzmez. Başka bir uzmana sevk edilmek için doktor tavsiyesi alabilir veya MS derneklerine telefon edebilirsiniz.
6. BİR SONRAKİ AŞAMA NE OLACAK?
Bunu hiç kimse gerçekten bilmiyor; ancak hasta ve doktorun kişisel durum üzerine mutlaka bir konuşma yapması önerilir.
Hastanın en sık duyacağısözler “öngörülemez” ve “değişken” sözleridir. MS sadece kişiden kişiye büyük oranda değişiklik göstermekle kalmayıp, aynı kişide zaman içinde de değişiklik gösterir. Bu öngörülmezlik ile yaşamak MS ile yaşamanın parçasıdır.
Birçok kişi şiddetlenme dönemleri geçirir. Bunlar yeni belirtilerin ortaya çıktığı akut ataklar, veya varolan belirtilerin daha ciddi hale geldiği nüksler olarak da isimlendirilirler. Şiddetlenmeleri genellikle düzelme dönemleri (remisyonlar) izler ve bu remisyonlar hastayı nüks öncesi haline geri döndürebildikleri gibi, geriye bazı sakatlıklar da bırakabilirler. Bu MS biçimi genellikle nüks-remisyon gösteren MS olarak isimlendirilir. (Relapsing-remitting MS)
Her MS aynı olmaz. Bazı kişilerde birkaç ciddi atak görülür veya hiç görülmez, bunun yerine belirtilerin sürekli kötüleştiği ve zaman içinde sakatlığın ortaya çıktığı da görülebilir. Erken bir nüks-remisyon dömemini sürekli kötüleşme durumu izleyebilir, ki bu durumda sekonder progresif MS ismini alır. Veya başlangıçtan itibaren ilerleme mevcut olabilir ve bu durumda primer progresif MS ismini alır. Şekil ne olursa olsun MS herhangi bir zamanda duraklayabilir.
İlk birkaç yıllık MS deneyi, hastalığınuzun vadeli seyrinde hasta ve doktor için muhtemelen en iyi yol gösterici olur. Geçmişte MS’i olan başka hastaların bakımını da yapmış bir doktor, hastanın durumu ile ilgili başka görüşlere de sahip olabilir.

7. MS KALITSAL MIDIR?
MS doğrudan doğruya kalıtsal olmamak ile birlikte çalışmalar ailesel eğilimin varolduğunu ortaya çıkadılar. Bu durum da kardeşlerin veya diğer yakın akrabaların hastalığı geliştirmelerinin bir ölçüde daha mehtumel olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, MS’i olan kişilerin yüzde 80’inde MS’i olan yakın bir akraba görülmez.

8. MS KİMLERDE GÖRÜLÜR?
MS kadınlarda erkeklerin neredeyse iki katı bir oranda görülür. Birleşik Devletler’de yaklaşık 350.000 kişinin MS ile yaşadığı tahmin ediliyor. Bazı karmaşık MS olgularına tanı koymak zor ve bulaşıcı bir hastalık olmadığı için olguların bildirilmesi zorunlu yok. Bu nedenle MS’i olan kişilerin gerçek sayısı sadece tahmin yoluyla hesaplanabiliyor..
Bütün dünyada MS tropikal iklimlere nazaran ılıman iklimlerde daha sık görülüp ve beyaz tenli, özellikle de ataları Kuzey Avrupalı olanlar arasında daha sık ortaya çıkıyor
Bütün dünyada MS tr
9. MS’İ DURDURACAK VEYA TEDAVİ EDECEK HERHANGİ BİR TEDAVİ VAR MI?
Bilinen bir tedavi mevcut değil. Ancak atakların sıklığını veya ciddiyetini azaltan ve özürlülük artışını yavaşlatan yeni tedaviler bulunuyor. Umut veren ilaçlar üzerinde da çalışmalar sürüyor. MS tedavisi oldukça hızlı değiştiği için doktordan güncelleşmiş tavsiyeleri almak üzere temas içinde olmanız iyi bir fikir. Ulusal MS Derneği de yeni gelişmeleri almak için bir bilgi kaynağıdır
.
10. BELİRTİLERİ İYİLEŞTİRMEYE YÖNELİK HERHANGİ BİR TEDAVİ MEVCUT MU?
Evet. Örneğin, kaslardaki sertleşme bazı ilaçlarla azaltılabilir. Spastisite ve yorgunluk fizik tedavi rehabilitasyon tedavisi ile de tedavi edilir.
Mesane problemleri bazen çeşitli ilaçlar ile iyileşme gösterebiliyor. Kendi kendine kateter takma gibi teknikler kolayca öğrenilebilir. İdrar yolları enfeksiyonlarının hemen tedavi edilmesi ve yeterli sıvı alımı başka mesane komplikasyonlarını önlemeye yardımcı olabilir. Bağırsak problemleri hacimi artırmaya yönelik diyet, fitiller ve ilaçlarla tedavi edilebilirler. Yakıcı, ağrılı veya sıra dışı duyular ilaçlarla tedavi edilebilirler. Kognitif problemlerle ise rehabilitasyon ve eğitim ile başedebilir.

11. REHABİLİTASYON NE SAĞLAYABİLİR?
Fizik tedavi (FT) zayıflamış veya eşgüdüm bozukluğu olan kasların kuvvet kazanmalarına yardımcı olabilir. FT düzenli hareket egzersizlerini, germeyi, yürüme eğitimini ve bastonları, yürüteçleri ve diğer yardımcı aletleri en iyi şekilde kullanmayı, nakil eğitimini (yani örneğin, tekerlekli sandalyeden arabalara geçmeyi öğrenmek) ve toplam fonksiyonu ve dayanıklılığı iyileştirmeye yönelik kuvvetlendirme egzersizlerini kapsayabilir.
Rehabilitasyon tedavisi (RT) günlük yaşamda bağımsızlığı iyileştirmeye hedefler. RT giyinme, kendine düzen verme, yemek yeme ve araba kullanma tekniklerini öğretir ve koordinasyon ve kuvvetlenmeye yönelik egzersizler de sunabilir. Bir rehabilitasyon terapisi evi veya işyerini güvenilir ve bağımsız hareket edilebilir mekanlar halinde düzenlemek için aletler ve yollar tavsiye edebilir.
Konuşma tedavisi kasların zayıflaması veya kötü koordinasyonu nedeniyle konuşma veya yutkunma zorluğu çekenler için iletişimi kolaylaştırır. Konuşma terapistinin kullandığı teknikler egzersizi, ses eğitimini veya özel aletlerin kullanımını içerebilir.

12. EGZERSİZ YARDIMCI OLUYOR MU?
Tek başına egzersiz MS’i düzeltemez ancak genel sağlığı iyileştirebilir ve kullanılmamaktan veya etkinsizlikten kaynaklanan komplikasyonların önüne geçebilir. Egzersiz iştah ve uykuyu düzenlemeye yardımcı olduğu ve kendini iyi hissetmeye katkıda bulunduğu için düzenli bir egzersiz programı fiziksel olduğu kadar psikolojik avantajların da elde edilebilmesini sağlar.
13. YA İŞ HAYATI? İŞVERENLERİN NELERİ BİLMESİ GEREKLİDİR?
Kişiden kişiye değişiklik gösteren MS’in, dolayısıyla iş durumu üzerindeki etkisi de değişiklik gösterir.
Bir krizin ortasında iken -gerek tanının hemen sonrasında, gerek belirtilerin birdenbire canlandığı bir sırada- işle ilgili büyük kararlar vermek pek akıllıca olmaz. İlk olarak, acil sorunlardan kurtulmak için hastanın kendisine zaman tanıması gerekir. Sonra seçeneklerini anlamasına yardımcı olacak bilgi toplaması önerilir.
Hastanın konulan tanıyı iş arkadaşlarına ve patronuna açıp açmaması kişiye kalır. Eğer tıbbi bir muayeneyi gerektiren bir iş imkanı sunuluyor ise, tanı ve/veya belirtiler konusunda dürüst olmanız iyi olur.

14. MS CİNSELLİĞİ ETKİLER Mİ?MS ile bağlantılı her şey fiziksel belirtilerden duygusal etkisine dek cinsel hayatı etkileyebilir. Ancak bu cinsel problemlerin başarılı bir şekilde tedavi edilemeyecekleri anlamına gelmez. MS’i olan kişiler tatminkar bir cinsel yaşam yaşayabilirler.
Birkaç önemli öneri:
* Eşinizle duygularınızı paylaşmaya çalışın.
* Dürüstçe iletişim kurun.
* Fiziksel belirtilerle ilgili tıbbi tedavi görün.
* Fiziksel olmayan problemler için bir psikoterapist veya cinsel terapi konusunda uzmanlaşmış bir danışmana da başvurulabilir.

15. MS’İ OLAN BİR KİŞİDE DEPRESYONA SIK RASTLANIR MI?
MS tanısı konulduğunda veya MS kötüleştiğinde hasta korku, şaşkınlık, kontrol kaybı ve bir ızdırap duyabilir. Şu ya da bu zamanda MS’i olan kişilerin yüzde 30 ila 40’ı doktorların hafif ya da orta derecede depresyon olarak tanımladıkları öküntüye girmektedirler. Depresyon bu hastalığın neden olduğu hasarın doğrudan bir sonucu da olabilir. Depresyon ilaçlarla ve danışmanlıkla tedavi edilebilir.
Kendini rahatsız hisseden hastanın, yardım istemenin zayıflık değil, güçlülük olduğunu unutmaması gerekir. Ve bir uzmana sevk etmesi için doktoru ile konuşması önerilir.

16. AİLE DANIŞMANLIĞI YARDIMCI OLABİLİR Mİ?
Bütün aile MS ile yaşar. İş, oyun -neredeyse herşey- açısından ailenin gündelik alışkanlıklarını değiştirebilir ve herkes bundan etkilenir. Danışmanlık hizmeti vermek bütün ailenin hastalığı alışmasına yardımcı olabilir.
17. ÇOCUKLARA MS’İ ANLATMANIN EN İYİ YOLU NEDİR?
Küçük çocuklar temel, basit açıklamalara ihtiyaç duyarlar. Konuları gizlemek yerine tartışmak her yaştan çocuk için daha faydalı olur. Çocuklar genellikle ailelerinin düşündüğünden daha esnektirler ve acı gerçekleri kabul edebilirler. Hiç kuşkusuz, bütün çocukların MS ne getirirse getirsin güvenilir olacaklarına ve bakılacaklarına dair güvence duymaya ihtiyaç duyarlar.

18. GEBELİĞİN MS ÜZERİNDE BİR ETKİSİ VAR MI?
Çalışmalar gebeliğin MS’in uzun vadeli seyrini değişikliğe uğratmadığı gösteriyor. Bununla birlikte, birçok kadın gebelik sırasında bir remisyon yaşıyor ve ardından doğum sonrasındaki belirtilerde geçici bir artış gösteriyor.

19. STRES MS’İ KÖTÜLEŞTİRİR Mİ?
Stresin MS’e neden olduğuna veya kötüleştirdiğine ilişkin kanıt yok. Ancak MS’i olan kişiler stresle de mücadele tekniklerinden fayda görebilirler:
* Olabildiğince aktif olun -zihinsel ve fiziksel açıdan.
* Zamanı enerjiyi koruyacak şekilde kullanın.
* Yaşamı basitleştirin -öncelikler koyun.
* Gevşeme/meditasyon egzersizlerini öğrenin.
* Çözülmesi zor sorunlar için yardım alın.
* Eğlenceye zaman ayırın ve mizah duygunuzu koruyun.
* Gerçekçi hedefler ve beklentiler oluşturun.
* Değiştirilemeyecek olanı kabul edin.

20. SİGARA VE İÇKİ İÇMEK MS’İ ETKİLER Mİ?
Sigara içmenin MS’i kötüleştirdiğine ilişkin kanıt yok. Ancak sigara nefes darlığına, akciğer enfeksiyonlarına eğilimli olmaya ve kalp düzensizliklerine neden olabilir -bunlar sakatlığa katkıda bulunabilecek bulgular olup kuvvet azlığı ve ince beceri koordinasyon bozukluğu nedeniyle bu belirtileri gösteren kişi sigara kullanıyorsa, yangına neden olabilir.
İçki içme ince beceri bozukluğuna, denge bozukluğuna ve kötü konuşmaya neden olur. Aynı zamanda muhakemeyi kötüleştirir ve davranışı değiştirir. Yine alkolün MS’i kötüleştirdiğine dair kanıt olmasa da bütün bunlar varolan nörolojik bulgulara eklenmektedir.

21. SICAKLIK MS’İ NASIL ETKİLER?
Sıcaklık MS’i kalıcı bir şekilde kötüleştirmez. Ancak hepsi olmasa da, MS’i olan birçok kişi sıcak ve nemli havanın, sıcak bir banyo veya duşun veya ateşin belirtileri geçici olarak kötüleştirdiği görüşündeler. Günün sıcağından kaçınmak ve sıcak su yerine ılık suda banyo yapmak iyi olur. MS’i olan birçok kişi buz torbaları, buzlu içecekler ve ılık banyolarla serinlemenin belirtilerin azalmasına yardımcı olduğunu düşünüyorlar.

22. LOKAL YA DA GENEL ANESTEZİ TEHLİKELİ MİDİR?
MS’i olan bir kişi için genel anestezinin taşıdığı riskler herhangi birinin taşıdığı riskle yaklaşık aynı olup yalnız bir istisna bunun dışında tutulur: Ciddi, ilerlemiş MS’i olanlar önlem alınmasını gerektiren solunum problemlerine sahip olabilirler.
Allerjisi olmayan hastalar için sadece novokain gibi sık kullanılan lokal anestezilerden kaçınmak gerekmez. Doğum sırasında kullanılan epidural anestezi gibi omurilik anestezileri daha problemli olabilir. MS’i olan çok sayıda kişi epidural anesteziyi iyi tolere edebilse de, bazı nörologlar yöntemde olası komplikasyonların olduğunu düşünüp, bu yöntemi önermiyorlar.

23. GRİBE KARŞI AŞI YAPTIRMAK GEREKLİ MİDİR?
Grip aşısı tartışmalıdır. Grip aşıları bazı kişilerde MS belirtilerinde bir artışa neden olabiliyor. Bununla birlikte, grip aşılarının şiddetlenmelerin sayısında bir artışa neden oldukları fikrini destekleyecek kanıt da halihazırda mevcut değildir.
Öte yandan, grip gibi viral enfeksiyonlar ve şiddetlenmeler arasında bir ilişki olduğuna ilişkin yeterli kanıt vardır. Gribi izleyerek bir şiddetlenme yaşamış kişiler grip aşısı olmayı düşünebilirler. Bir kural olarak, immünsupresif ilaçlar kullanan kişilerin her türlü aşılamadan kaçınması gerekir.
24. MS’İ OLAN BİR KİŞİ İÇİN HERHANGİ BİR DİYET ÖNERİSİNDE BULUNULABİLİR Mİ?
MS’in diyete bağlı bir nedeninin olduğuna ilişkin bilimsel kanıt yoktur, bu nedenle özel bir diyete gerek duyulmaz. Birçok “MS diyeti” mevcuttur ancak bunların hiçbirinin uzun vadede etkili olduğu kanıtlanmamıştır.
İyi dengelenmiş yemekler genel sağlık için çok önemlidir, bu nedenle hastanın ne yediğine dikkat etmesi esas alınır.

25. ALTERNAİTF TEDAVİLER YARDIMCI OLUR MU?
Akapunkturun, yoganın, görselleştirme ve gevşeme tekniklerinin veya katkılı gıdaların (vitaminler dahil) MS üzerinde kanıtlanmış bir etkisi yoktur. Bununla birlikte, bazı kişiler alternatif tedavilerin kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olduğunu düşünüyorlar.
MS’i olan bir kişi, kendine yardımcı olan her tekniği seçebilir. Ancak alternatif bir tedavi görmeye karar vermeden önce, bu tedavinin potansiyel risklerini, yararlarını ve maliyetini araştırması önerilir. Ayrıca planlarını doktoru ile konuşması tavsiye edilir.

26. DOKTORUNUZU GÖRMEK İLE İLGİLİ ÖNERİLER VAR MI?
Doktor ile hasta MS ile başetmekte bir ittifak içinde olacaktır. Pratik bütün soruları tartışma konusunda hastanın kendisini rahat hissetmesi gerekir. Semptomlarda bir kötüleşme olduğunda veya yenileri başladığında her zaman bunun bildirilmesi gerekir.
Bununla birlikte, fiziksel veya duygusal bir problemin MS ile hiçbir ilişkisinin olmaması da mümkündür. Hastanın bütün problemlerini MS’e bağlamaktan kaçınması gerekir.
27. MS İLE MÜCADELE ETMEK NE ANLAMA GELİR?
Herkes farklı şekilde mücadele eder. Burada iyi yaşamak için bazı genel ipuçları verilebilir:
* Kendinize dikkat edin. İyi beslenin, egzersiz yapın ve yeterince dinlenin.
* Duygusal sağlığınızı kontrol altında tutun. Konuşabileceğiniz ve duygularınızı paylaşabileceğiniz ve size destek sağlayabilecek kişileri bulun.
* Sizin MS’iniz size özgüdür. Bazı kişiler bir günlük tutmanın, ne olduğunun ve ne zaman olduğunu izlemenin faydalı oludğunu düşünmektedirler.
* İçinde bulunduğunuz günü yaşayın. MS gelecekle ilgili belirsizlikler getirir. Enerjinizi bugüne yöneltin ve gelecekte yaşanabilecek sorunlara üzülmemeye çalışın.
* Önceliklerinizi inceleyin. Kendi dünya görüşünüz dahilinde, kişisel değerlerinize ve anlayışınıza göre yaşamınıza anlam vermeye çalışın. Yeni ilgi alanları, hobiler bulun.
* Bilgi almak, başvuruda bulunmak ve destek almak için MS Derneğini kullanın. Size en yakın derneği arayın ve programlarını öğrenin.


Bu sitede yer alan bilgiler sadece genel bir bilgilendirme amaçlıdır. Herhangi bir teşhis koyma veya tedavi etme amacı bulunmamaktadır.

Pazar

DEMANS (unutkanlık hastalığı)Yaşlanma – İleri Yaş DUYGUSAL VE ZİHİNSEL ZİNDELİK



 

Duygusal ve zihinsel zindelik fiziksel zindelikle yakından bağlantılıdır, çünkü zihninizin bedeniniz üzerinde güçlü bir etkisi vardır ve fiziksel durumunuzun da kendinizi iyi veya kötü hissetmeniz ve düşünceleriniz üzerinde etkisi vardır. Ayrıca sosyal temas da duygularınız üzerinde büyük fark yaratır.
“Kaybedilmiş” bir aktivitenin yerine yenisini koymak, aktif kalmanın ve kendinizi iyi hissetmenin anahtarıdır. Örneğin; artık koşamıyorsanız, yürümeyi, bisiklete binmeyi ve/veya yüzmeyi deneyebilirsiniz. Ve eğer favori aktiviteniz dans etmekse, su jimnastiği derslerine katılmak gibi sosyal ve fiziksel aktivite içeren başka bir şeyi deneyebilirsiniz. Yaşlanma ve sağlığınızdaki değişiklikler nedeniyle her şeyi yapamayacak durumda olsanız bile, “kaybedilmiş” aktiviteleri yenileriyle değiştirmek sizin pozitif bir tavır sergileyerek sağlık hissini yakalamanıza yardımcı olabilir.
Fiziksel aktivite: Duygusal ve bilişsel sağlığınızı düzenli aktiviteyle koruyun veya geliştirin. Fiziksel aktivite bedende duygusal sağlığa iyi gelen kimyasalları üretirken, hareketsizlik ise depresyon, anksiyete ve stresi daha da kötüleştirebilir. Fiziksel aktivite ve Alzheimer ve diğer demans türleri arasındaki bağlantıyı gösteren çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Fiziksel olarak aktif olan yetişkinlerin aktif olmayanlara oranla Alzheimer veya demans risklerinin daha az olduğu saptanmıştır.

Sosyal aktivite: Arkadaşlar, aile ve toplumla iletişim içinde olarak duygusal sağlığınızı koruyun veya geliştirin. Fiziksel olarak ister sağlıklı ister hasta olsun, diğerleriyle ilişki içinde olan kişiler sosyal ilişkisi olmayanlara nazaran daha iyi durumdadırlar. Toplumda gönüllü olmak ve yeteneklerinizi ve bilgeliğinizi diğerleriyle paylaşmak hayatınızı zenginleştirmenin en iyi yoludur.
Zihinsel aktivite: Hafızanızı ve keskin zekanızı koruyun veya geliştirin:
  • antidepresanlar ve psikolojik danışmayla depresyon tedavi edilebilir.
  • Sigarayı bırakın. Sigara içmek zihi
  • Her gün zekanıza meydan okuyun. Okuyun, yeni bir müzik aleti veya lisan öğrenin, çapraz bulmaca yapın veya diğerleriyle strateji oyunları oynayın. Tıpkı aktif beden gibi aktif beyin de gelişir. Aktif olmayan beyin ise gücünü zamanla yitirir.
  • Hafızanıza yardımcı olun. Kolayca unuttuğunuz tarihleri, isimleri ve diğer önemli bilgileri not edin. Rutin ve tekrarlama kullanın. Örneğin; gözlük veya anahtar gibi her gün kullandığınız şeyleri belirli bir yere koyun. Ve yeni biriyle tanıştığınızda, resmini çekin ve adını birkaç kere yüksek sesle başkalarına veya kendi kendinize tekrarlayan (yaşınız kaç olursa olsun aklınızda çok fazla şey tutmak yeni bilgileri hatırlamanızı engelleyebilir, yaşlandıkça yeni bilgileri hatırlamak daha fazla zaman alabilir).
  • Yaşlılarda yaygın görülen bilişsel inkarın sebebi olan depresyonu engelleyin. Unutmayın depresyon tedavi edilebilir. Alkol ve sakinleştiricilerin yatıştırıcı etkisinden kaçının, sağlıklı beslenin ve hayatınıza anlamlı aktiviteler katın (öğrenmek, yaratıcı bir şeyler yapmak, çalışmak, gönüllü olmak gibi). Depresyonda olduğunuzu düşünüyorsanız, profesyonel yardım arayın,
  • nsel aktiviteyi yavaşlatabilir ve sağlığınız açısından zararlıdır. Eğer sigarayı kendi başınıza bırakamıyorsanız, profesyonel yardım alın.


Stres azaltıcı ve rahatlatıcı teknikler: Aşırı yaşamsal stres bedeninize, zihninize ve size yakın olan kişilerle ilişkilerinize zarar verebilir. Düzenli fiziksel aktivitenin yanında, günde 20 dakikanızı rahatlamaya ayırın:
  • İlaçlar, dikkatinizi odaklamanıza ve zihninizi ve bedeninizi sakinleştirmenize yardımcı olur. Günlük ilaçlar yüksek tansiyon, kronik ağrı, anksiyete ve depresyon gibi fiziksel ve duygusal durumlar için kullanılır.
  • Beden strese karşı kas gerilmesiyle reaksiyon verir, bu da ağrı veya rahatsızlık hissine neden olabilir. “1Kademeli kas relaksasyonu” kas gerilmesini ve genel anksiyeteyi azaltır ve rahat uyumanızı sağlayabilir.
  • Nefes alma yönteminiz tüm bedeninizi etkileyebilir. Rahatlamak için “2nefes egzersizini” deneyin. Derin bir nefes, tansiyonu ve stresi azaltmak ve rahatlamak için iyi bir yöntemdir.
Pozitif düşünme: Pozitif düşünmek daha uzun ve mutlu bir yaşam sürmenizi sağlar. Her ne kadar iyimser bir kişiliğiniz olsa da, bazen yaşamınızı pozitif bir çerçeveye oturtturmak ilave bir çaba gerektirebilir. Günlük hayatınızda pozitif düşüncenin gücünü toplamak için şunları yapın:
  • Kendiniz, sağlığınız ve genel hayatınızla ilgili pozitif beklentiler yaratın. Eğer kendinizi negatif konuşurken veya kötü bir sonucu öngörürken yakalarsanız, hemen durun. Düşüncenizi pozitif bir çerçeveye oturtun ve bunu yüksek sesle söyleyin veya yazın. Bu tür pozitif düşünceler sizin kanser, ameliyat veya diğer yaşamsal krizlerden iyileşerek çıkmanıza yardımcı olabilir.
  • Mizaha, arkadaşlığa ve sevgiye açık olun. Gülmek ve keyif alacağınız insanlarla beraber olmak için fırsatlar yaratın.
  • Allah’a olan inancınıza, doğayla olan bağlantınıza ve sevginize başvurun. Manevi sağlığınız, kişisel testleri başarıyla atlatmanıza ve yaşam sevincinizi arttırmaya yardımcı olabilir.
1Kademeli kas relaksasyonu: Tüm kasları sırayla çalıştırmak için önceden yaptığınız bir kaydı kullanabilir veya kas gruplarının sıralamasını öğrenip aklınızda tutabilirsiniz.
  1. Sırt üstü yatıp gerinebileceğiniz rahat ama sert bir yer bulun. Örneğin halı kaplı bir yer olabilir.
  2. Nefes alın ve her bir kas grubunuzu gerin (sıkı fakat kramp girecek kadar olmasın), 4 ila 10 saniye böyle kalın, sonra nefes verin ve hemen tüm kas grubunu gevşetin (kademeli olarak değil, tek seferde gevşetin) 10 ila 20 saniye rahatlama payı bırakın.
  3. Hepsini bitirdiğinizde 5’den geriye doğru sayıp kalkın.
Kas grupları ve nasıl gerilmesi gerektiği:
  • Eller: yumruk yapın
  • Bilek ve kolların dirsek altındaki bölümü: Gerin ve ellerinizi bileklerinizin arkasına doğru bükün
  • Biseps (pazu) ve üst kollar: Ellerinizi yumruk yapın, kollarınızı dirseklerden bükün ve pazularınızı kasın
  • Omuzlar: silkin
  • Alın: Kaşlarınızı sıkıca çatın
  • Göz çevresi ve burun kemeri: Gözlerinizi mümkün olduğunca sıkı kapatın (eğer lens kullanıyorsanız, egzersiz öncesi çıkarın)
  • Yanaklar ve çene: Mümkün olan en geniş gülümsemeyi yapın
  • Ağız çevresi: Dudaklarınızı sıkıca birbirine bastırın (yüz bölgenizdeki basıncı kontrol edin)
  • Ense: Başınızı geriye doğru sıkıca bastırın
  • Boyun: Çenenizi göğsünüze bastırın (ense ve başınızdaki basıncı kontrol edin)
  • Göğüs: Derin bir nefes alın, nefesinizi tutun ve sonra nefes verin
  • Sırt: Sırtınızı yerden yukarı doğru kaldırın
  • Mide: Kasın (göğsünüz ve midenizdeki gerilimi kontrol edin)
  • Kalça: Kalçanızı sıkın
  • Üst bacaklar: Kasın
  • Alt bacaklar: Ayak parmaklarınızı yüzünüze bakacak şekilde tutun ve daha sonra ayak parmaklarının ileriye bakacak şekilde ayağınızı bükün (belinizdeki basıncı kontrol edin).
Bunun sonunda meditasyon da yapılabilir.
2Nefes egzersizi: Burada amaç ciğerlerinizin tamamını kullanarak nefes ritminizle bağlantı kurmanızdır. Her pozisyonda yapılabilir, fakat sırt üstü yatıp dizlerinizi bükerseniz, daha kolay öğrenirsiniz.
  1. Sol elinizi karnınıza, sağ elinizi göğsünüze koyun. Nefes alıp verdikçe ellerinizin nasıl yukarı aşağı hareket ettiğini hissedin.
  2. Ciğerlerinizin alt bölümünü göğsünüzdeki eliniz yukarı çıkacak ve karnınızın üzerindeki eliniz hareket etmeyecek şekilde havayla doldurun. Her zaman burnunuzdan nefes alın ve ağzınızdan nefes verin.
  3. 8-10 kez alt ciğerlerinizi havayla doldurup boşalttıktan sonra, ikinci adıma geçin: Önce alt ciğerlerinizi havayla doldurup sonra göğsünüzün üstüne kadar hava doldurmaya devam edin, bunu yaparken göğsünüzdeki elinizin yukarı kalkarken karnınızdaki eliniz karnınız çöktüğünden biraz aşağı inecektir.
  4. Ağzınızdan yavaşça ses çıkararak nefesinizi verirken önce sol sonra sağ eliniz hareket edecektir. Nefes verirken gerilimin bedeninizi terk ettiğini hissedin ve daha çok rahatlayın.
  5. 3-5 dakika bu şekilde nefes alıp verin. Göğsünüz ve karnınızın bir dalga gibi ritmik hareketlerle inip çıktığını fark edin.
Bunu birkaç hafta yaptıktan sonra herhangi bir pozisyonda yapabilecek hale geleceksiniz. Bazı insanlar ilk birkaç seferde baş dönmesi yaşayabilir, bu durumda nefes alıp verişinizi yavaşlatın ve ağır ağır ayağa kalkın.
Sabah nefes alıp verme



Sabah uyandığınızda kas sertleşmesini yok etmek ve nefes yolunuzu açmak için nefes alıp vermeyi deneyin. Sonra bunu gün boyunca gerilimi azaltmak için deneyin.
  1. Ayakta dururken hafifçe dizlerinizi bükerek belinizi öne kırın, kollarınızı yere doğru gevşek bırakın.
  2. Yavaşça ve derinden nefes alırken aşamalı olarak dikleşin, en son kafanızı kaldırın.
  3. Bu pozisyonda birkaç saniye nefesinizi tutun.
  4. İlk pozisyonunuza dönerken yavaşça nefesinizi verin.

UNUTKANLIK: GENELLİKLE DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ŞEY

OLMAYABİLİR.






Yaşlıların çoğu gittikçe unutkan olmaktan korkar. Unutkanlığın Alzheimer’ın ilk işareti olduğunu düşünürler. Eskiden hafıza kaybı ve kafa karışıklığının yaşlılığın bir parçası olduğu düşünülürdü. Günümüzde bilim adamları bunun yaşın getirdiği bir gereklilik olmadığını, sadece hatırlamanın biraz zaman alabileceğini saptamıştır.
Birçok insan hafıza sorunları yaşamaktadır. Bazı hafıza sorunları ciddiyken diğerleri değildir. Hafızalarında, kişiliklerinde ve davranışlarında ciddi değişiklikler olanlar demans adı verilen bir beyin hastalığından mustarip olabilirler. Demans ciddi bir biçimde kişinin günlük hayatını etkiler. Alzheimer demansın birçok türünden biridir.
Demans terimi, beyin fonksiyonlarındaki değişikliklerin sebep olduğu bir dizi belirtiyi tanımlar. Bunlar: tekrar tekrar aynı soruyu sormak; tanıdık yerlerde kaybolmak; yönlendirmeleri takip edememek; zamanı, yerleri ve kişileri karıştırmak; emniyet, hijyen ve beslenmeyi ihmal etmek. Demansta insanlar becerilerini farklı oranlarda kaybederler. Demans çeşitli durumlar sebebiyle olur. Demansa sebep olan bazı durumlar tersine çevrilebilir, bazıları değiştirilemez. Ayrıca, bazı tıbbi rahatsızlıklar Alzheimer belirtilerinin görülmesine sebep olur, fakat bu durum Alzheimer değildir. Bu tıbbi rahatsızlıkların bazıları tedavi edilebilir. Düzeltilebilir durumlar şunlardır; yüksek ateş, su kaybı, vitamin eksikliği ve yetersiz beslenme, ilaçlara karşı gösterilen kötü reaksiyon, tiroit problemleri veya küçük çaplı kafa yaralanmaları. Bu tür tıbbi durumlar ciddi olabilir ve mümkün olan en kısa sürede bir doktor tarafından tedavi edilmesi gerekir.
Bazı yaşlıların duygusal problemleri demansla karıştırılabilir. Üzgün, yalnız, dertli veya sıkılmış hissetmek, emekli olmuş veya eşinin, akrabasının veya arkadaşının ölümüyle başa çıkmaya çalışan yaşlılarda yaygın olarak görülebilir. Bu değişikliklere uyum sağlarken bazılarında kafa karışıklığı ve unutkanlık görülebilir. Duygusal problemler aile ve arkadaş desteğiyle veya bir profesyonel psikolojik danışman veya doktor yardımıyla hafifletilebilir.
Yaşlılarda en sık görülen demans türleri Alzheimer ve Vasküler demanstır. Bu demans türleri iyileştirilemez. Alzheimer’da beynin belirli yerlerindeki sinir hücreleri değişiklikleri çok sayıda hücrenin ölümüne yol açar. Alzheimer belirtileri yavaş başlar ve kalıcı şekilde kötüleşir. Hastalık ilerledikçe, belirtiler hafif çaplı unutkanlıktan düşüncede, yargılamada ve günlük aktivitelerde ciddi düzeyde bozukluklara kadar uzanır. Ve sonunda hastaların tam bir bakıma ihtiyacı olur.
Vasküler demansta, beynin kan tedarikindeki değişiklikler veya kesilme beyin dokularının ölmesine yol açar. Beyindeki bu kan akışının kesildiği bölgeler semptomların şiddetini belirler. Semptomlar genellikle aniden başlar ve tekrarlanan vuruşlar ile kademeli bir biçimde ilerler. Bu noktadan sonra beyne verilen hasar düzeltilemez, fakat sonrakilerin oluşması önlenebilir.

Teşhis

Hafıza problemlerinden şikayetçi olanlar doktorlarına görünmelidirler. Eğer doktor problemin ciddi olduğuna inanırsa, nörolojik ve fiziksel değerlendirme isteyebilir. Hafıza kaybıyla ilgili değerlendirme için hastanın tıbbi geçmişine, reçeteli, reçetesiz kullandığı ilaçlara, bitkisel takviyelere, beslenmesine ve genel sağlığına bakılır. Bu bilgilerin doğruluğunu onaylamak için doktor hastanın bir yakınına da sorabilir. Kan ve idrar testi, zihinsel beceri (hafıza, problem çözme, sayma ve lisan) testleri de istenebilir. Beyin tomografisi doktorun tedavi edilebilir bir hastalık olup olmadığını görmesine yarar, ayrıca daha sonra tekrarlanacak bir sonraki taramayla beyinde daha başka değişiklikler olup olmadığına da bakmak gerekebilir. Ayrıca Alzheimer ve Vasküler demans bir arada da görülebilir, bu da doktorun teşhis koymasını zorlaştırabilir.

Tedavi

Doktor demansın düzeltilemez bir türünü teşhis etse bile, hastayı tedavi edecek ve ailesinin bununla başa çıkmasını sağlayacak çok şey yapılabilir. Demans hastası doktor gözetiminde olmalıdır ve bir nörolog, psikiyatrist, aile hekimi, dahiliyeci veya geriatri uzmanına görünmelidir. Doktor hastanın fiziksel ve davranışsal problemlerini tedavi edebilir ve hasta veya ailesinin her tür sorusunu cevaplayabilir.
Alzheimer’ın başı veya ortalarında olan birçok kişi için, hastalığın bazı belirtilerinin kötüleşmesini geciktirmek amacıyla tacrine (Cognex), donepezil (Aricept), rivastigmine (Exelon) ve galantamine (Razadyne, önceden Reminyl olarak bilinirdi) verilir. Orta ve şiddetli demans için memantine (Namenda) kullanılan bir başka ilaçtır. Doktorlar Vasküler demansta tansiyon, kolesterol ve şekeri kontrol altına alarak ve sigara kullanımını sonlandırarak ilave zararın önlenebileceğine inanır.
Demans hastalarının çoğunun davranış problemleriyle ilgili ilaçlara ihtiyacı olmaz. Fakat bazılarına ajitasyon, anksiyete, depresyon ve uyku problemleri için ilaç verilebilir. Bu davranışlar demans hastaları arasında yaygındır ve doktorlarının verdiği ilaçları düzenli ve doğru olarak kullandıklarında rahatlarlar.
Sağlıklı beslenme önemlidir, dengeli beslenme genel olarak sağlıklı kalmaya yardımcı olur. Özellikle Vasküler demansta tıkanıklıkların önlenmesi açısından beslenme önemli rol oynar.
Demans hastalarının aileleri ve yakınları onlara günlük yaşantılarında yardımcı olabilirler. Özellikle hangi günde olunduğu, nerede yaşadıkları, evde ve dünyada neler olduğu gibi hayatları hakkındaki detaylar her gün tekrarlanmalıdır. Demansın başlarında hafıza desteği hastanın günlük yaşamında oldukça yardımcı olabilir. Büyük takvimler, günlük planların listesi, bazı ev gereçlerinin nasıl kullanılacağına dair notlar faydalı ve yardımcı olabilir.
Bilim adamları hala Alzheimer ve Vasküler demansın yarattığı hasarı yavaşlatabilecek, önleyebilecek ve geriye döndürebilecek ilaçlar üzerinde çalışmaktadır. Bu arada, demans belirtileri göstermeyenler hafızalarını keskin tutmaya çalışmalıdır. İlgi alanları ve hobiler geliştirmek, hem zihni hem de bedeni uyaran aktiviteler yapmak önerilmektedir. Ayrıca fiziksel zindelik ve egzersiz de zihin sağlığı için önem taşımaktadır. Alkollü içecekleri sınırlandırmak da çok önemlidir, çünkü zamanla fazla içmek kalıcı beyin hasarına sebep olabilir.
Stres, anksiyete veya depresyon kişiyi daha unutkan hale getirebilir. Bu duygular nedeniyle ortaya çıkan unutkanlık genellikle geçicidir ve bu hisler kaybolduğunda unutkanlık da geçer. Fakat bu hisler uzun sürerse, bir profesyonelden yardım almak gerekir. Tedavisi psikolojik danışmanlık ve/veya ilaç olabilir.
Sağlıklı insanlarda yaşlandıkça bazı fiziksel ve zihinsel değişiklikler oluşur. Aileler ve doktorlar tarafından demans yaşlılığın bir parçası olarak değil de bir hastalık olarak görüldüğünde, yaşlıların daha fazla acı ve üzüntü çekmesi önlenebilir.

65 YAŞINDAN SONRA DEPRESYON

Yaşlılarda klinik depresyon yaygındır, ama bu normal bir şey olduğu anlamına gelmez. Geç yaştaki depresyon 6milyon 65 yaş ve üstü Amerikalıyı etkilemektedir. Fakat bunlardan sadece % 10’u tedavi görür. Bunun muhtemel sebebi depresyon belirtilerini çoğunlukla farklı sergilemeleridir. Yaşlılardaki depresyon belirtileri sıklıkla hastalıkların ve kullanılan ilaçların oluşturabileceği belirtilere karıştırılır.


Yaşlılardaki depresyon gençlerdeki depresyonundan ne kadar farklıdır?


Yaşlılıkta depresyon diğer tıbbi hastalıklar ve yetersizliklerle beraber yaşanır. Ayrıca yaş ilerleyince eş ve/veya kardeş ölümü, emeklilik ve taşınma sebebiyle sosyal destek sistemi de kaybedilir. Yaşlıların değişen şartları ve yavaşlamalarının normal sayılması sebebiyle doktorlar ve aileleri depresyon belirtilerini gözden kaçırabilirler. Bunun sonucu olarak etkili bir tedavi gecikmiş olur ve yaşlıların çoğu kendilerini aslında kolayca tedavi edilebilecek belirtilerle başa çıkmaya çalışırken bulur.
Yaşlılarda depresyon uzun sürmeye meyillidir. Kalp rahatsızlığı ve hastalıktan ölme risklerini arttırır, aynı zamanda yaşlıların iyileşme sürecini yavaşlatır. Bu sebeple hafif bir depresyon bile olsa, tedavi edilmesi çok önemlidir.
Yaşlılarda depresyon intihar girişimine yol açabilir. 80-84 yaş arasındakilerde intihar oranı diğer yaşlardakilerin iki katıdır.

Yaşlılarda uykusuzluk ve depresyon ilişkisi

Uykusuzluk genellikle depresyon belirtisidir. Yeni araştırmalar uykusuzluğun—özellikle yaşlılarda—depresyonun başlaması veya tekrar oluşmasında bir risk faktörü olduğunu göstermiştir.
Uykusuzluk tedavisinde uzmanlar yaşlılara pek zararı olmayan yeni uyku ilaçlarını önermektedir. Eğer uyku bozukluğu ve/veya depresyonda bir düzelme olmazsa, psikiyatristler ilaç verebilir ve/veya psikoterapi önerebilirler.

Yaşlılarda depresyonun risk faktörleri nelerdir?


Yaşlılarda depresyon riskini arttıran faktörler:
  • Kadınlar daha büyük depresyon riski taşır
  • Bekar, evlenmemiş, boşanmış veya dul olmak
  • Destekleyici sosyal ağ eksikliği
  • Stresli yaşamsal olaylar
Felç, yüksek tansiyon, atriyal fibrilasyon, diyabet, kanser, demans ve kronik ağrı da riski arttırır. Ayrıca aşağıdaki faktörler de yaşlılarda depresyon riskini arttırır:
  • Belirli ilaçlar veya ilaç kombinasyonları
  • Bedensel görünüşte hasar (ampütasyon, kanser ameliyatı veya kalp krizi nedeniyle oluşmuş)
  • Aile geçmişinde majör depresif rahatsızlıklar
  • Ölüm korkusu
  • Yalnız yaşamak, sosyal izolasyon
  • Diğer hastalıklar
  • Geçmiş intihar girişimi veya girişimleri
  • Kronik veya şiddetli ağrı
  • Depresyon geçmişi
  • Matem
  • Madde bağımlılığı
İlk kez depresyon geçiren yaşlıların beyin taramalarında, çoğunlukla, beyinde yeterince kan akışı sağlanmayan noktalar görülür. Bu hücrelerdeki kimyasal değişiklikler herhangi bir yaşamsal stresten ayrı olarak depresyon olasılığını arttırabilir.
Depresyon tedavisinde kullanılacak çeşitli seçenekler vardır. Bunlar, ilaç, psikoterapi veya psikolojik danışma veya Eloktrokonvulsif Terapidir (EKT). Tedavisi zor olan vakalarda bunlar bir arada kullanılabilir.

 

Yaşlılarda antidepresan kullanımı

Antidepresanların çoğu yaşlılarda eşit derecede etkiye sahiptir. Fakat yan etkileri ve diğer ilaçlarla etkileşimleri kesinlikle dikkate alınmalıdır. Örneğin; amitriptyline ve imipramine gibi bazı eski tip ilaçların ani tansiyon düşmesi (kişi ayağa kalktığında) gibi yan etkileri vardır. Bu da düşmelere ve kırıklara neden olabilir.
Yaşlılarda antidepresanlar etkilerini gençlerde olduğundan daha geç gösterir. Yaşlılar ilaçlara karşı daha hassas olduğundan, doktorlar başta düşük dozda ilaç verirler. Genellikle yaşlılarda depresyon tedavisi gençlere nazaran daha uzun sürer.

Yaşlılarda psikoterapi depresyon tedavisinde yararlı olur mu?





Depresyondaki insanların çoğu ailelerinden ve arkadaşlarından destek alır, destek gruplarına ve psikoterapiye katılmak da yardımcı olur. Özellikle ilaç almak istemeyenler, yan etkileri ve diğer ilaçlarla etkileşimleri nedeniyle başka ilaç kullanamayanlar ve başka tıbbi rahatsızlıkları olanlar için psikoterapi faydalıdır. Yaşlılarda psikoterapi depresyonun sebep olduğu fonksiyonel ve sosyal sonuçları ele alabilir. Çoğu doktor psikoterapinin antidepresanlar ile beraber uygulanmasından yanadır.

EKT yararlı mıdır?

Yan etkileri ve diğer ilaçlarla etkileşimleri nedeniyle geleneksel antidepresanları kullanamayan yaşlılarda EKT etkili bir tedavi yöntemidir.

Yaşlılarda depresyon tedavisini başka hangi problemler etkiler?

Mental hastalıklar ve psikiyatrik tedaviye yapıştırılan utanç verici durum etiketi yaşlılarda gençler arasında olandan bile daha güçlüdür. Bu tip düşünceleri yaşlıların aileleri, arkadaşları ve komşuları da paylaşır. Bu utanç, yaşlıların depresyonda olduklarını kendilerine bile itiraf etmelerini engeller.
Depresyon, geleneksel belirtiler yerine fiziksel şikayetlerle ifade edilebilir. Bu uygun tedavinin yapılmasını engeller. Ayrıca yaşlılar yardım bulmayı ümit etmediklerinden depresyonlarından bahsetmezler.
Ayrıca yaşlılar yan etkileri veya pahalı olmaları yüzünden ilaçlarını almaya gönülsüz olabilirler. Depresyonun yanında başka hastalıklarının da olması antidepresanların etkisini bozabilir.
Alkol ve madde bağımlılığı ise etkili olabilecek tedaviyi bozabilir. Aileden birinin veya arkadaşının ölümü, yoksulluk veya izolasyon gibi mutsuzluk yaratıcı yaşamsal olaylar kişinin tedaviye devam etmek için ihtiyaç duyduğu motivasyonu yok edebilir.

EMEKLİLİK




Emeklilik safhasında birçok şey değişir. Çocukların evlenmesi veya boşanması veya büyükanne / büyükbaba olmak, aileye birilerinin katılması veya ayrılması bu safhanın büyük bir bölümünü kapsar.
Aslında bu safhada çocuklarınızın sorumluluğu üzerinizden kalkmıştır ve bu ana kadar yaptığınız çalışmalarınızın meyvesini yersiniz. Fakat bu safhada da bazı zorluklar olabilir, kendinize, ilgi alanlarınıza veya ilişkinize zaman ayırmayı planlarken, diğer aile üyelerine destek olmanız gerekebilir. Çoğu kişi yaşlılık devresindeki ebeveynlerine bakar. Onların duygusal, finansal ve fiziksel ihtiyaçları sizi zorlayabilir.
Fiziksel ve zihinsel becerilerinizi ya da finansal veya sosyal statünüzdeki değişimleri inkar safhasında olabilirsiniz. Bazen eşiniz de dahil olmak üzere aile üyelerinin ölümüyle de karşı karşıya kalırsınız. Bu aşamada yaşam kaliteniz, aşamanın başındaki değişikliklerle nasıl başa çıktığınıza bağlıdır. Ayrıca şu zamana kadar sağlığınızla ne kadar ilgilendiğiniz de önemlidir. Normal olarak yaşlanma kırışıklıklar, ağrılar, kemik yoğunluğunuzda değişikliklerle bedeninizi etkileyecektir. Mental veya kronik fiziksel hastalık riski yaşla beraber artar. Fakat yaşlanmak otomatikman sağlığınızın kötüleşeceği anlamına gelmez.
Emeklilik mutlu bir zaman olabilir. Torun sahibi olmak, sorumluluk almadan keyif alacağınız harika bir deneyim olabilir. Fakat yeterli destek sistemi olmayanlar ve finansal problemler yaşayanlar için bu dönem oldukça zor geçebilir.
Bu dönemdeki belirli hedefler:
  • Bedeniniz yaşlandıkça partnerinizle beraber ilgi alanlarınızı ve fiziksel yükümlülüklerinizi oluşturmak
  • Yeni ailesel ve sosyal rolleri keşfetmek
  • Aile üyeleri için duygusal destek sağlamak
  • Aile sisteminde yetişkinlerin bilgelik ve deneyimine yer açmak
  • Daha yaşlı jenerasyon için fazla şey yapmadan destek sağlamak
  • Eşinizin, kardeşinizin veya yakınınızın ölümüyle başa çıkmak ve kendinizi ölüm olgusuna hazırlamak
  • Hayatınızı, tüm öğrendiklerinizi ve deneyimlerinizi gözden geçirmek

    * WebMD’den çevrilmiştir. Ayrıntılı bilgiye ulaşmak için WebMD web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

    Cuma

    Parkinson hastalığını önlemek için neler yapılabilir?nedenleri nelerdir?belirtileri nelerdir?kimlerde görülür?




    Parkinson hastalığı beyinde olması gereken bir maddenin olmaması sebebiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Parkinson hastalığında ortaya çıkan hareketlerde gözle görülür değişimler başlar. Örneğin kişi gayet rahat ve dinlenme şeklinde otururken para sayar denilen hareketi özellikle vücudunun tek tarafıyla tek eliyle sitemsiz şekilde yapmaya başlar. Buna zamanla vücutta meydana gelen ağırlık, tutukluklar da eklenir. 




    Parkinson hastalığı kimlerde görülür?


    Parkinson hastalığı beyinde olması gereken bir maddenin olmaması sebebiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Parkinson hastalığında ortaya çıkan hareketlerde gözle görülür değişimler başlar. Örneğin kişi gayet rahat ve dinlenme şeklinde otururken para sayar denilen hareketi özellikle vücudunun tek tarafıyla tek eliyle sitemsiz şekilde yapmaya başlar. Buna zamanla vücutta meydana gelen ağırlık, tutukluklar da eklenir. 

    Parkinson hastalığı kimlerde görülür?


    Parkinson hastalığı genelde binde üç oranında görülen ve 60 yaş üzerindeki kişilerde rastlanılan bir hastalık türüdür. Parkinson hastalığı genelde ileri yaşlarda ortaya çıktığı için, kişiler tarafından yaşlılık bulgularından sayıldığı için ilk başlarda fark edilmez. Araştırmalara göre Parkinson hastalıkları erkeklerde kadınlara nazaran daha fazla  görülmektedir


    Parkinson hastalığının belirtileri nelerdir?


    Parkinson hastalığının çok çeşitli belirtileri vardır. Parkinson hastalığı genelde tek taraflı titremeyle kendini ifade eder. Yürürken kişi tek elinin hareket etmeden vücuda yapışır şekilde durması, kişinin yüz mimiklerinin azalması, kişinin adımlarını daha kısa atmaya
    başlaması Parkinson hastalığının ilk belirtilerindendir



    Parkinson hastalığını önlemek için neler yapılabilir?


    Parkinson hastalığından korunmak için yapılacak en iyi şey sağlıklı beslenerek sağlıklı bir yaşlanma sürecine bedeni hazırlamaktır. Zihni yoracak, üzüntü ve stresli yaşam tarzından uzak durmak, düzenli spor yaparak bedeni dinç tutmak faydalı olacaktır
     

    Parkinson hastalığının nedenleri nelerdir?

    Parkinson hastalığının sebebi beyindeki dopamin denilen maddenin eksikliği ortaya çıkan bir hastalıktır. Bunun yanında kişiler maden işlerinde çalışması durumunda, başına tekrarlayan ağır darbeler alması durumunda, uzun süre psiyatris ilaçlar kullanmış kişilerde ileriki yaşlarda Parkinson hastalığı görülebilir.
     


    Parkinson ameliyatı nasıl olur?

    Parkinson ameliyatların hasta kesinlikle uyanıktır, konuşur haldedir ve sadece 5 adet iğne girişini duyar ve ağrısız, acısız bir Parkinson ameliyatı geçirirler
     

    Parkinson ameliyatı nasıl olur?

    Parkinson ameliyatların hasta kesinlikle uyanıktır, konuşur haldedir ve sadece 5 adet iğne girişini duyar ve ağrısız, acısız bir Parkinson ameliyatı geçirirler.

    Parkinson tedavisinde beyin pili tedavisi yöntemi nedir?


    Parkinson hastasına bütün tıbbi tedaviler yapılmış olmasına rağmen, gerekli ilaç tedavisi uygulanmış ama yan etkileri görülmeye başlamış ise, bu noktada beyin pili yerleştirilerek Parkinson tedavisi yapılabilir. Parkinson hastası uyanıkken kafasının içine yerleştirilebilen beyin pili, Parkinson hastalığının tedavisinde başarılı sonuçlar verebilmektedir.




    alıntıdır.

    Çarşamba

    Alzheimer Hastalığı, Nedenleri, Tedavisi


    Alzheimer Hastalığı, Nedenleri, Tedavisi 


    Alzheimer Hastalığı Nedir

    alzheimer nedirAlzheimer insan beyni ile ilgili bir hastalıktır. İnsan beyninin hormonal dengesinin bozulması ve sağlıklı işleyişin kaybolmaya başlaması ile, genellikle yaşlılık döneminde ortaya çıkan bir hastalıktır.
    Alzheimer Hastalığında hasta, yavaş yavaş öğrenme, konuşma, akıl yürütme, karar alma, yargılama, yorum yapma, iletişim, konuşma, günlük hayatsal etkinlikleri sürdürme yetilerini kaybetmeye başlar. Alzheimer halk arasında bunama olarak adlandırılır.
    Alzheimer Hastalığının kökeni ve ortaya çıkışı, Alman doktor Alois Alzheimer’e dayanır. Dr. Alzheimer 1906 yılında bir konferansta bir demans vakasının sunulduğu bir ders vermiştir ve Auguste adlı 51 yaşında kadın hastasını sunmuştur. Hastada, ileri derecede zihinsel sorunlar (hafıza, kavrama, konuşma ve yön bulma bozukluğu), işitsel ve görsel halüsinasyonlar, hezeyanlar ve davranış bozuklukları gözlemlenmiştir. Daha sonra bu hastayı 1906 yılında ölene kadar yaklaşık 5 yıl boyunca takip edilmiştir. Hastanın vefatından sonra otopsi yapılmış ve beyninde anormal kümeleşmeler ve lif yumakları görülmüştür. Bugün beyindeki bu yumaklar ve plaklar Alzheimer Hastalığının beyinde neden olduğu gemel değişiklikler olarak kabul edilmektedir.
    Araştırmalar yapıldıkça Alzheimer hastalarının beyinlerinde başka değişiklikler de tespit edilmiştir. Beyindeki sinir hücreleri ölmekte ve sinir hücreleri arasındaki bağlantılar bozulmaktadır. Ayrıca sinir hücreleri arasındaki iletişim sağlayan ve mesaj taşıyan bazı kimyasal maddelerin (hormonların) düzeyleri de azalmaktadır.
    Alzheimer her yaşlı insanda görülen bir hastalık değildir. İleri aşamalarında tedavi edilmesi mümkün değildir ancak erken teşhis ve tedavi yapıldığı takdirde hastalığın ilerlemesi önemli ölçüde yavaşlayabilmektedir.

    Alzheimer Hastalığının Belirtileri

    alzheimer belirtileriAlzheimer’in belirtileri ilk evrelerinde zor tespit edilir. İlk ortaya çıkan belirti unutkanlıktır. Daha sonra ise geçmişe yönelik bellek ve hafıza kaybı görülür. Hasta koyduğu eşyaların yerlerini unutur, alışverişe gider ne alacağını unutur.
    Unutkanlık ve hafıza kaybı aslında yaşlılıkta normaldir. Yani her yaşlı bir miktar unutkanlaşır, her unutkanlığı Alzheimer olarak değerlendirmek yanlıştır. Bu unutkanlık kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyorsa, dışarı çıktığında kayboluyorsa mesela, yolları bulamıyorsa ya da çok yakın akrabalarını tanımıyorsa Alzheimer’e işarettir. Çok nadir gördüğü kişilerin adlarını her insan unutabilir. Bu nedenle yaşlı bir yakınınızda unutkanlık varsa hemen Alzheimer mi acaba diye panik olmanıza gerek yok.
    Hastanın kendisine bakımı, temizliğe gösterdiği önem azalmaya başlar.
    Kişilik değişikliklikleri yaşanabilir, kişi agresif biri haline gelebilir ya da içe kapanık, kimseyle konuşmayan biri haline gelebilir.
    Konuşma güçlükleri, yavaş konuşma, konuşurken doğru kelimeleri seçememe, çok fazla düşünme gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
    Zaman konusunda hangi günde olunduğu ya da hangi yılda olduğu gibi Alzheimer hastaları sorun yaşayabilirler.
    Yargılama ve karar almada zorluklar çekilir. Tutarsız davranışlar gösterebilir hasta. Basit matematik sorularını çözmekte zorluk çekebilir, elindeki paranın az ya da çok olduğunun farkında olmayabilir. Bir sorunla karşılaştığında kendi başına çözemez, kararsızlık sık rastlanan bir belirtidir.
    Sık sık anahtar ya da cüzdan gibi eşyaları kaybeder, nereye koyduğunu bulamaz mesela.
    Alzheimer belirtileri başlangıç düzeyinde depresyon gibi diğer hastalıklarla da karışabilir. Bu nedenle başlangıçta tespit etmek oldukça zordur. Beyinin yapısında da bu dönemde gözle görülür bir değişiklik de saptanamaz.
    Bir yakınınızda ya da kendinizde Alzheimer’den şüpheleniyorsanız, en kısa sürede bir Psikiyatri ya da Nöroloji uzmanına gözükmenizde fayda var.

    Alzheimer Hastalığının Evreleri

    alzheimer evreleriAlzheimerin evreleri 3 farklı dönem olarak sınıflandırılmıştır. Erken evre, orta evre ve geç ya da ileri evre ya da birinci, ikinci ve üçüncü evre olarak adlandırılır bu evreler.
    Birinci evrede:
    • Hafif bellek ve hafıza kaybı
    • Hangi günde olunduğunun farkında olamama gibi unutkanlıklar
    • Mekanları tanıma güçlüğü, kimin evinde olduğunu bilememe ya da yolları karıştırma gibi
    • Karar almada zorluk
    • Konuşmada duraksama ve doğru kelimeleri bulamama sorunları
    gözlenir. Birinci evrede Alzheimer’i teşhis etmek zordur, hastanın hayatını çok fazla olumsuz etkilemeyebilir bu evre. Hafif problemler birinci evrede ortaya çıkar.
    İkicni evrede:


    • Belirgin hafıza problemleri ve kaybı, en yakınlarını bile tanıyamama
    • Öz bakımda sorunlar, yıkanmama, temizlik yapmama, kıyafetlerini doğru giyememe
    • Dışarı çıktığında kaybolma
    • Konuşmada ileri derecede sorunlar, konuşma bozuklukları
    • Halisünasyon, olmayan cisimlerin görülmesi ya da seslerin duyulması
    gibi problemler gözlenir. Bu evrede günlük yaşam aktivitelerini sürdürmede hasta zorlanır.
    Üçüncü evrede:
    • Hasta yardım almadan yemek yiyemez
    • Aile bireylerini bile tanımamaya başlar
    • İdrar kaçırabilir
    • Konuşma yetisini büyük oranda kaybedebilir
    • İdrar kaçırabilir
    • Yatağa bağımlı bir hale gelebilir
    • Durduk yerde bağırabilir ya da soyunabilir ya da bu gibi tutarsız davranışlar gösterebilir
    gibi belirtiler gösterir. Bu evrede hasta tamamen dışa bağımlıdır, kendi başına hayatını sürdüremez. Zihinsel ve fiziksek bozukluklar beraber gözlenir.

    Alzheimer Hastalığının Tedavisi

    Alzheimer’in kesin tedavisi yoktur. Yani Alzheimer’e yakalanan bir hasta, tekrar tamamen eski haline dönemez. Ancak, Alzheimer’in ilerleyişini yavaşlatmak, hastanın başkalarına ve bakıma muhtaç hale gelmesini önlemek tedavinin amaçlarındandır. Birinci evreden ikinci ve üçüncü evreye geçişi durdurmak ya da geçiş süresini uzatmak da denebilir tedavinin amacına.
    Alzheimer’de bazı belirtiler de tedavi ile ortadan kaldırılabilir. Örneğin Alzheimer’e bağlı depresyon, uyku sorunları, yeme bozuklukları, halisünasyonlar ilaç tedavisi ile giderilebilir.
    Alzheimer tedavisi 2 yönlüdür. Birincisi ilaç tedavisi. İlaç tedavisi ve tedavide kullanılan ilaçların amacı beynin işlevini bozan ve dengesi bozulan hormonların ve kimyasal maddelerin yeniden normal seviyelere çekmek, dengede tutmaktır.


    İlaç tedavisine ek olarak hasta ve hasta yakınlarını Alzheimer konusunda eğitmek ve bilinçlendirmek önemli bir aşamadır. Hastaya nasıl bakılacağı, nasıl davranılacağı, bulunduğu ortamın, odasının, yatağının nasıl düzenleneceği, moralinin nasıl yüksek tutulacağı gibi konularda hasta yakınları bilinçlendirilir. Alzheimer’de hasta yakınları da hasta kadar sıkıntı çekerler. Hasta için Alzheimer çok zordur, hastanın psikolojisini alt üst edebilir. Hasta yakınlarını da bu anlamda hasta ile ilgilenmek ve sürekli ona bakmak zorunda olmak negatif etkileyebilir, Alzheimer ve hasta ile nasıl mücadele edileceğinin öğrenilmesi bu anlamda ilaç tedavisi kadar önemlidir.
    Alzheimer’li hataların ilaç tedavisine ek olarak, eş dost akraba içerisinde olması, ilgi görmesi, ziyaret edilmesi, gezdirilmesi, yürüyüşe çıkarılması ve sosyal hayattan kopmamasına çalışılması hastanın morali açısından önemlidir.

    Alzheimer Hastalığının Nedenleri

    alzheimer hastalığının nedeleriAlzheimer’in nedenleri açıkçası tam olarak bilinmemektedir. Temelde genetik faktörler ve çevresel nedenler olarak açıklanmaktadır. Genetik nedenler ya da faktörler, kişinin kromozom yapısı ve ailesinde Alzheimer yaşayan diğer kişilerin olup olmadığına göre bireyi Alzheimer’e yatkın yapar. Çevresel faktörler ise, aşırı stres yaşama, bir travmaya maruz kalma, kötü ve dengesiz beslenme gibi nedenler olabilirler.
    Yaşlılık döneminde bile kitap okuyan, sürekli birşeyler öğrenmeye çalışan, iyi beslenen, hareket eden, yeni bir dil öğrenen, öğrenmeden elini eteğini çekmeyen kişilerde Alzheimer’e yakalanma riski düşüktür. Bu nedenle yaşlansak bile kendimizi bırakıp sürekli uyuyan biri haline gelmektense, eş dost ortamından uzak kalmayıp, sohbet edip, kitap okuyup, hareket edip mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeye çalışmakta fayda var.
    alzheimer hastalığı kişinin yaprak dökümü gibidir,
     ancak yapraklar tekrar yeşermez,
    ne kadar geç dökülürse o kadar iyidir.



      kaynak: prohayat.com